
HASET ETMEK
Haset, bir kimsenin hayırlı bir iÅŸi veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda olduÄŸu gibi kendisinde de olmasını istemek haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Günah deÄŸildir.
BaÅŸkasının, kendinden üstün olan her ÅŸeyini kıskanana, yani ondaki üstünlüÄŸün, yalnız kendinde olmasını isteyene, kıskanç denir. Bu hâl, en kötü huylardan biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insan, kendinden aÅŸağı olan insanı görmez de, kendinden yüksek ve varlıklı insanın her ÅŸeyini görür ve onu kıskanır. Kıskanç insan, Allahü teâlânın kendisine verdiÄŸi ÅŸeylere razı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdiÄŸine razı olmayan insandan, Allahü teâlâ da razı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan razı olmaması ise, felaketlerin en büyüÄŸüdür. Artık o insan, dünyada da, ahirette de zarardadır.
Bunun için, kendisinde kıskançlık ve haset duygusu olduÄŸunu gören, bu kötü huyundan kurtulmalıdır. İnsanlar, kendilerini ıslah edebilirler. Kıskançlıktan kurtulanlar rahat ve huzura kavuÅŸur. Bu iÅŸ, zenginlik ve fakirlik iÅŸi deÄŸildir. Bu iÅŸ, kalbin zenginliÄŸi ve fakirliÄŸi iÅŸidir.
Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmek kazanınca, Allahü teâlâya ÅŸükreder ve zenginlerin hâlini düÅŸünmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyarlarına daha birkaç milyar ekleyemediÄŸi için üzüntü içindedir.
Kıskanç insan, baÅŸka bir insanın kendinden iyi giyinmesini, iyi yaÅŸamasını hazmedemez. Yani onun boyunu bosunu, güzelliÄŸini, çalışkanlığını, baÅŸarısını kıskanır. Daha kötüsü, onun başına gelen fenalıklara sevinir.
İşte bu hâl, kıskançlığın en kötü derecesidir. Böyle insandan, Allahü teâlânın yardımı kesilebilir. Daha da mahrum olur. İyi kalbli ve herkesin iyiliÄŸini isteyen insan, Allahü teâlânın himayesinde demektir. Bir hadis-i ÅŸerifte, (Bir müslüman, kendisine istediÄŸi bir iyiliÄŸi, baÅŸka bir müslüman için istemezse ve bir müslüman, kendisine gelecek bir kötülüÄŸü, istemediÄŸi halde, o kötülüÄŸü baÅŸka bir müslüman için isterse, onun imanı tam deÄŸildir) buyuruldu. Yani, Peygamber efendimiz yalnız kendisini düÅŸünenleri beÄŸenmiyor. BaÅŸka müslümanları düÅŸünenleri beÄŸeniyor ve öyle yapmalarını istiyor. DüÅŸünün bir kere; bütün dünya, Peygamber efendimizin bu emirlerini yapmış olsa, dünyada kavga, gürültü kalır mı?
Haset, tekebbüre sebep olur. BaÅŸkasında bulunan nimetlerin ondan ayrılarak kendisine gelmesini ister. Onun haklı olan sözlerini ve nasihatlerini reddeder. Ondan bir ÅŸey sorup öÄŸrenmek istemez. Kendinden yüksek olduÄŸunu bildiÄŸi halde, ona tekebbür eder. İmam-ı Gazali hazretleri, (Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Haset, riya, ucub) buyurdu.


Haset eden, çekemediÄŸi kimseyi gıybet eder, çekiÅŸtirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamette, bu zulümlerinin karşılığı olarak, hasenatı alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri görünce, dünyası azap içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayır hasenat iÅŸleyenlere on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, biri kalır. Haset edenin duası kabul olmaz.
Hadis-i ÅŸeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanların gizli ÅŸeylerini araÅŸtırmayın, kusurlarını görmeyin, düÅŸmanlık ve haset etmeyin, birbirinizi kardeÅŸ gibi sevin, çekiÅŸtirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeÅŸidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aÅŸağı görmez.) [Buhari]
(Müminin kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.) [Beyheki]
(Müslüman hayırlı olur. Haset edince hayır kalmaz.) [Taberani]
(Hasetten kurtulmak zordur. Haset ettiğiniz kimseyi incitmeyiniz!) [İ. Ahmed]
(Hasetten sakınınız! Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de hasenatı yok eder.) [Ebu Davud]
Haset etmek, Allahü teâlânın takdirini deÄŸiÅŸtirmez. Hasetçi, boÅŸuna yorulur, üzülür. Üstelik büyük günaha girmiÅŸ olur. Hasedin, haset edilene dünyada ve ahirette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Hiçbir hasetçi muradına kavuÅŸmamıştır. Haset, sinirleri bozar, ömrün kısalmasına sebep olur. Esmai diyor ki, 120 yaşındaki bir köylüye çok yaÅŸamasının sırrını sordum, hiç haset etmediÄŸini söyledi.
Haset edilene, dünya ve ahirette, hiç zarar olmaz. Haset edenin ömrü üzüntü ile geçer. Haset ettiÄŸi kimsenin nimetlerinin azalmadığını, hatta arttığını görerek, sinir krizi geçirir. Hasetten kurtulmak için, ona hediye vermeli, ona karşı tevazu göstermeli ve onun nimetinin artması için dua etmelidir.
DoÄŸru olan bir ÅŸeyi kabul etmemeye inat denir. İnat, karşımızdakini aÅŸağı görmek, ondan nefret etmek, ona düÅŸmanlık beslemek, haset etmek gibi sebeplerden meydana gelir. Hakkı, düÅŸmanımız da söylese kabul etmeliyiz! Hadis-i ÅŸerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın en sevmediÄŸi kimse, hakkı kabul etmemek için inat gösterendir.) [Buhari]
Hasedin dereceleri
1- Haset ettiÄŸi kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki onda bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.
2- Haset ettiÄŸi adamın elindeki nimetin, kendi eline geçmesini istemektir. Mesela, adamın güzel evi veya güzel arabası var, yahut üstün mevkidedir. Adamın, “Bunlar benim olsa” demesidir. Bunun arzusu o nimete sahip olmaktır. Maksadı, o nimeti kendisinin elde etmesidir. Yoksa birincisinde olduÄŸu gibi, “Ne onda, ne de bende olsun” ÅŸeklinde deÄŸildir. BaÅŸkası bu nimetten neden istifade ediyor, demiyor, ben neden istifade edemiyorum, diyor. Ondaki nimet bende olsun demek uygun deÄŸildir.
3- Ondaki nimetin benzerinin kendisinde olmasını istemesidir. Åžayet kendi eline onun gibisi geçmeyecekse, onda da olmasın diye, arzu etmesidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allah’ın kiminizi kiminizden üstün kılmaya vesile yaptığı ÅŸeyleri ummayın!) [Nisa 32]
4- Onda olan nimet gibi bir nimetin de kendi elinde bulunmasını arzu etmek, fakat onun elindeki nimetin elinden çıkmasını istememektir. İşte bu, dünyalık hususunda ise affedilmiÅŸtir.

Haset arzularının aksini yapmakla hasedini tahakküm altına alırsın. Mesela, hasmını kötülemek istersen, hemen onu öv, kibretmek istersen tevazu göster, ondan özür dile, ÅŸayet vermemeyi teklif ederse, vermeye gayret et! Yapmacık da olsa tatlılık, kini ortadan kaldırır ve gönülleri birbirine baÄŸlar. Bu sayede kalb, haset hastalığından kurtulur. Haset edilen kimse, senin böyle zoraki yaptığını bilse de, yine memnun kalır ve seni sevmeye baÅŸlar, bu suretle karşılıklı sevgi baÅŸlar ve haset hastalığı da kaybolur. Çünkü tevazu, övmek ve sevgisini bildirmek, karşısındakine etki ederek onu sever. Zoraki yaptığı iyilikler, zamanla huy haline gelir. Böylece hasetten kurtulmuÅŸ olursun.
Elbette bu arada ÅŸeytan boÅŸ durmaz, senin bu durumun onu çok üzer, sana (münafıklık yapıyorsun) diye vesvese verir. Sen de, münafıklık zilletine düÅŸmeyeyim diye sakın ÅŸeytanın oyununa gelme!
Hastalıklar acı ilaçlarla tedavi edilir. İlacın acılığına dayanamayan, ÅŸifanın zevkine eremez. Hasedin tedavisinde kullanılan, düÅŸmana karşı alçak gönüllülük, onu övme gibi hâllerin acılığını, ancak yukarıda bildirilen manaları bilmek kolaylaÅŸtırır. Ayrıca Allahü teâlânın kazasına rıza ile elde edilecek sevap, Allah’ın sevdiÄŸini sevmek de bu güçlüÄŸü yener. Murada ermemek zillettir. Bu zilletten kurtuluÅŸ ancak iki ÅŸeyin biriyle mümkündür. Ya dilediÄŸin ÅŸey olacak veya olacak ÅŸeyi dileyeceksin. Birincisi senin elinde olmadığı için, bu hususta uÄŸraÅŸmak manasızdır. İkincisi ise mücahede ve riyazet ile mümkündür. O halde akıllı olan, bu ikinci çareye baÅŸvurur.
[Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir. Nefs ahmak olduÄŸu için her istediÄŸi kendi zararınadır. Nefs daima haramları ister. Mücahede ise, nefsin istemediÄŸi ÅŸeyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik ve ibadet etmemizi istemez. Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet etmekten daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.] (İhya)
